Fransa’nın pandemiyle mücadelesi üçüncü dünyaya özgü
06.05.2020

Fransa'nın şu ana kadar ülke genelinde 25 binden fazla kişinin ölümüne yol açan Kovid-19 salgınıyla mücadelede sergilediği performans, üçüncü dünya ülkelerine özgü bir yetersizliğe işaret ediyor.

Visiontv.az`ın Türk basınına atfen yaptığı habere göre, Fransa’nın yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınıyla mücadelesinde, Edouard Philippe hükümetinin gerekli önlemleri çok geç alması sonucu hastanelerin yoğunluktan tıkanması ve sağlık sisteminin ileri yaştakilerin kaldığı bakımevlerine yetişememesi nedeniyle son derece başarısız olduğunu kabul etmek gerekir.

Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) yayınladığı ve sürekli olarak güncellediği verilere bakıldığında, yetersiz test yapılmasından ötürü test/vaka oranının, ayrıca mortalitenin (ölüm/vaka oranı) çok yüksek olduğu görülüyor. Bunda ileri yaştaki bakıma muhtaç kişilerin bakıldığı evlerde (Ephad) kalan ve kendi hallerine bırakılan, bu nedenle de hayatlarını kaybeden yaşlı hastaların sayısının yüksek olmasının rolü var. Salgından ölen kişilerin 25 bini aştığı ülkede ölümlerin 9 binden fazlasını bakım evlerinde kalan ve tedavileri yapılamayan çok ileri yaştakiler oluşturuyor.

Kaynakları kısıtlı üçüncü dünya ülkelerine özgü bu durum, 80 yaş üstü hastalarda Kovid-19’dan ölüm oranının yüzde 15 olduğu, başka bir deyişle 100 hastadan 85’inin yaşam şansı bulunduğu dikkate alındığında, Fransa gibi büyük ve büyüklüğüyle belki olması gerekenden fazla övünen bir ülkeye hiç yakışmıyor. İspanya, İtalya, Belçika gibi ülkelerde de benzeri sorunların yaşanıyor olması, Avrupa Birliği (AB) içinde salgınla mücadelesinde başarılı olan Almanya’yla beraber liderlik rolü üstlenen Fransa’ya ilave bir sorumluluk da yüklüyor. Kovid-19 nedenli ölüm oranı ortalama yüzde 3,5-4 iken, mortalitenin Fransa’da yüzde 14,7’yi, İtalya ve İspanya’da yüzde 12’yi, Belçika’da da 15’i aşıyor olması AB için de çözülmesi gereken önemli bir sorun oluşturuyor kuşkusuz.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ABD Başkanı Donald Trump’la birlikte pandemiyle ilgili olarak Çin’i suçluyor belki ama salgına karşı kendisinin çok geç harekete geçtiği de açık. Ülkede ilk vaka Ocak ayı sonunda tespit edilmiş olduğu halde Fransa yönetimi karantina uygulamasına bundan 6 hafta sonra geçtiği gibi, sağlık çalışanları için bile yeterli maske ve test kiti gibi zorunlu ekipmanı temin edemedi. Hatta yoğun bakım uzmanı Prof. Dr. Yves Cohen’in son açıklamasına bakılırsa ilk vaka Seine-Saint-Denis’de geçen 27 Aralık’ta tespit edilmiş. Bu da Macron ve Philippe hükümetinin haftalarca rehavet içinde kaldığını gösteriyor. “Macron’a virüslü seçim darbesi” başlıklı yazımızda da [1] belirttiğimiz gibi, pandemiyle mücadele çerçevesinde yapılan uyarılara kulak asılmamış ve 15 Mart günü belediye seçimlerinin ilk turu yapılmıştı. Sandıktan çıkan sonuçlar Macron’un partisi Cumhuriyet Yürüyüşü Hareketi’nin (LREM) lehine olmamıştı. Bunda başta emeklilik reformu olmak üzere Sarı Yelekliler gibi politikalarından memnun olmadığı için sokaklara dökülen halk kitlesinin tercihinin de rolü büyük olmuştu.

Seçim ertesi yaptığı konuşmada Macron, pandemiyle mücadelede alınan önlemler çerçevesinde ekonomik paketini açıklamış, emeklilik başta olmak üzere reformlarını da ileri bir tarihe ertelemişti. 2022 seçimlerinden önce gerçekleştirmeye vakti kalır mı bilinmez elbette ama reformlardan vazgeçmediğinin de altını çizmişti. Dünya ekonomisinin küçüleceği, ekonomik paketlerin hiç kimseyi tatmin etmeyeceği ortadayken salgın yönetimindeki başarısızlık da sorunların üstüne tuz biber ekiyor. Fransa, 8 haftalık karantina sona erdikten sonra ancak 11 Mayıs günü Türkiye’de haftalar önce başlayan market ve toplu taşımada maske zorunluluğu uygulamasına geçecek. Bunda halkı için yeterli maskeyi aylar sonra daha yeni edinebilmiş olmasının rolü var.